“Sol” için tek bir aday gerekli midir?

Hiçbir başarı şansı olmadığı zaman bile emekçiler, bağımsızlıklarını muhafaza etmek, kuvvetlerini tartmak ve partilerinin ihtilalci tavrıyla bakış açısını herkese duyurmak için kendi adaylarını göstermelidirler. Bunu yaparak Demokratik Parti’yi bölme riski oluştuğunu iddia eden demokratların anlattıklarına tav olmamaları gerekir. İşin neticesinde bütün bu anlatımların maksadı aynıdır: proletaryayı yanıltmak (Karl Marks ve Friedrich Engels, “Komünist Birlik’in merkezi komitesine mektup”, 1850, Œuvres choisies, Progrès, c. 1, s. 190)

Taubira, yeni bir “sol” adayı


Fransız Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki son adaylık Christine Taubira’dan gelmiştir. İlk bildirisi de “solu galip getirmek” için bu adaylığın koyulduğunu iddia etmektedir.

Ancak, ekseriyetle “solcu” olarak sınıflandırılan bir burjuva gazetesine göre “bu adaylık, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uzun bir sol aday listesine ilave edilmiştir” (Le Monde, 16 ocak) ve Jaurès tarafından kurulmuş ve ardından Stalinci olmuş gazeteye göre “halk ön oylaması ile adaylığını koymak, soldaki trafik sıkışıklığı ile bölünme meselesini çözmeyecektir” (L’Humanité, 15 ocak)

Emekçiler, haklı olarak işin sonunda aynı şeyi söyleyen partiler arasındaki rekabetle (LFI yani Asi Fransa, PCF ile PS için bu geçerlidir) sendika sayısındaki üzücü artışın onları burjuva devlet çatısı altında birleşmiş düşmana karşı zayıf düşürdüğünü sezmektedirler.

Gerek kadın, gerek erkek, birçok emekçi Cumhurbaşkanlığı seçiminin belirleyici olduğu yanılsamasında olduğundan, “solcu” adaylıkların sayısındaki artışın 2022 nisanında 5 sene boyunca tüm değişim umudunu bertaraf edecek olmasından endişe etmektedir. Sol için ön oylamanın tertipçileri de bu endişeye bel bağlamışlardır.

Fakat 1981 senesinde ilk turda Mitterand (PS), Marchais (PCF), Laguiller (LO), Bouchardeau (PSU) ve hatta Crépeau (PRG, 3. Cumhuriyet’in en önemli burjuva partisinin kalıntısı) ile Lalonde’un (MEP, çevreci bir koalisyon) aralarındaki rekabet, ikinci turda Mitterand’ın seçim zaferine mani olmamıştı. Açıklanması gereken, parlamenter işçi partilerinin (PS, PCF, LFI) tümünün güncel zayıflığıdır.

Neden işçi hareketinin adayları günümüzde bu kadar az seslerini duyurabiliyorlar?

Eski bir 5. Cumhuriyet bakanı (2000 ila 2002) olan ve evvela PdG (yani Sol Partiyi), ardından da LFI’yi kurmak için 2008 senesinde PS partisinden ayrılan Mélenchon reylerin %9,5’ini, PS partisinden Paris belediye başkanı olan Hidalgo %3,5’ini, PCF yani Fransız Komünist Partisi’nin genel sekreteri Roussel %2’sini, işçi ve NPA’nın adayı olan Poutou %1’ini, öğretmen ve LO’nun adayı olan Arthaud %0,5’ini, NPA’dan ayrılıp kurulan CCR-RP’nin işçi adayı Kazib ise daha da az rey alacak gibi görünmektedir.

İşçi hareketinin zayıflaması küresel bir olgudur. Öncelikle 1989 ila 1992 senelerinde iktidarı elinde tutan ayrıcalıklı bürokratların Doğu Avrupa’daki “sosyalist ülkelerde”, Rusya, Çin ve Vietnam’da kapitalizmi geri getirme kararına dayalıdır bu olgu.

İkinci açıklama ise kapitalist kalmış ülkelerde işçi sınıfının tekrar tekrar ihanete uğramış olmasıdır. 1980 senelerinden beri, işsizlik ve fabrikaların daha ucuz iş gücü bulunan ülkelere taşınma tehdidi karşısında, büyük sendikaların yönetimleri eski kazanımlara karşı kapitalist saldırıya eşlik etmişlerdir. Küresel kapitalist krizlerin geri gelmesiyle beraber, Büyük Britanya tarzı “işçi” partiler, “sosyal demokrat”, “sosyalist” veya “komünist” partiler iktidara tek başlarına veya burjuva partilerle ittifak halinde geldiklerinde sömürülenler lehine reform yapmamışlardır, tam aksine kemer sıkma siyaseti ve militarizm uygulamışlardır.

Her kim olursa olsun, toplumsal ihtilal ve siyasi iktidarın ele geçirilmesi yerine kanuni reform yönünde görüş belirtiyorsa, o aynı maksat için daha rahat, emniyetli ve daha yavaş bir yol seçiyor olmaz; onun maksadı başkadır. (Rosa Lüksemburg, « Réforme sociale ou révolution ? », 1898, Œuvres, Maspero, c.1, s.73)

13 haziran 1982 tarihinde PS-PCF-PRG hükumeti maaşları dondurmuştur.

Fransa’da, Mitterand döneminde Sol Birlik hükumeti (1981 ila 1984 senelerinde PS-PCF-PRG, 1984 ila 1986 senelerinde PS-PRG), Jospin ile Çoğul Sol hükumeti (1997 ila 2002 senelerinde PS-PCF-EELV-PRG), Hollande döneminde (2012 ila 2014 senelerinde PS-PRG-EELV ve 2014 ila 2017 senelerinde PS-PRG) bu geçerli olmuştur. Brezilya’da Lula, Şili’de Bachelet, Büyük Britanya’da Blair, Almanya’da Schröder, İspanya’da Gonzalez, Yunanistan’da Çipras, Portekiz’de Costa, Belçika’da Di Rupo, İsveç’de Löfven, Finlanda’da Lipponen… hükumetlerinde geçerli olduğu gibi, bunlar kendi burjuvazilerinin lehine kendi kapitalizmlerini müdafaa etmek için siyaset gütmüşlerdir. Üreticilerin hayat şartlarını iyileştirmediklerinden, günümüzün “reformist” partileri reformlarını sermaye için hiçbir masraf oluşturmayan yönlere indirgemişlerdir (mesela eşcinsellere tanınan haklar gibi). Siyasi mevkilere ulaşmak için bir seçmen tabanı arayışları, onları kâh kuvvetsiz çevreci partileri taklit etmeye (PS ve Générations gibi), kâh ecnebi aleyhtarı tehlikeli partileri taklit etmeye (PCF), bazen de her ikisini birden taklit etmeye (LFI) mahkum etmektedir.

Birbirini tamamlayıcı bir şekilde hain partiler ve sendikal bürokrasiler tarafından yapılan sınıf işbirliği, sosyal mücadelelerin mağlubiyetine, sosyal gerilemelere, siyasal hayal kırıklıklarına, ideolojik umutsuzluğa ve proleter geleneklerin zayıflamasına yol açmıştır.

Bunun neticesi olarak sendikal konfederasyonlar ile geleneksel işçi partileri de zayıflamıştır. Fakat bu, Komünist Enternasyonal ve hatta 4. Enternasyonal’in yok olmaları sebebiyle bir İşçi enternasyonali lehine olmamıştır. Ortaya, çevrenin müdafaası veya tek tip bir baskıya karşı mücadeleyle sınırlanmış sınıflar arası olgular çıkmıştır. İşçi saflarının şüpheciliği ve karışıklığı, tüm dünyada popülist demagogların, ecnebi aleyhtarı ve faşist teşkilatların tekrar ortaya çıkmalarını kolaylaştırmıştır. Kaçınılmaz bir şekilde bu, bilhassa sosyal emperyalist partilerin iktidar tecrübelerinden sonra seçimlere de reylerin azalması ve seçimlerden uzak durma olarak yansımıştır.

Kapitalizmde, seçimler hiçbir belirleyici şey belirlemez

Seçimler ile referandumlar, kapitalist ülkelerin ekseriyetinin siyasi hayatının mühim zamanlarıdır. Fakat sadece ekonomik, politik ve ideolojik kuvvetiyle hüküm süren burjuvazinin baskınlığını saklamaya yararlar.

Burjuva demokrasi, Orta Çağ’a kıyasla tarihi bir ilerleme olmakla beraber, dar, kesilmiş, yanıltıcı, ikiyüzlü bir demokrasidir, zenginler için bir cennet, sömürülenler ile fakirler için bir tuzak ve yanılsamadır. (Vladimir Lenin, La Révolution prolétarienne et le renégat Kautsky, 1918, Éditions sociales, s. 20)

Şayet kendi demokrasisinin neticesi hoşuna gitmezse, baskın sınıf, yolsuzluğa, sindirmeye başvurur, hatta kendi lehine olduğu zaman saygı gösterilmesini istediği demokratik kaideleri hiçe sayarak hükumeti devirir. Böylece, 1936 senesinde seçilen millî meclis, 1939 senesinde PCF partisini yasaklamış ve iktidarı mareşal Pétain’e devretmiştir. Yine aynı şekilde, general de Gaulle 1958 senesinde iktidara bir darbenin ardından gelmiştir. Yine aynı şekilde, 1973 senesinde Allende tarafından bakan olarak atanan general Pinochet, Şili’de proleter ihtilali ezmiş ve bunu yaparken kanuni hükumeti devirmiştir. Yine aynı şekilde, Brezilya adalet sistemi seçilmiş başkan Rousseff’i 2016 senesinde vazifeden almıştır.

17 aralık 1969 tarihinde Şili’de PCCh ile PS, burjuva partiler (PR, MAPU, API) ile Halk Birliği’ni kurmuşlardır. Kastrist MIR, bu halk cephesini sanki mümkünmüş gibi sola itmeye çalışmıştır (Fransız LCR gibi). PCCh emekçilere devamlı ordunun demokratik olduğunu anlatmıştır. 23 ağustos 1973 tarihinde PD’li başkan Allende, general Pinochet’yi genelkurmay başkanlığına atamıştır.

11 eylül 1973 tarihinde, Şili ve Amerika Birleşik Devletleri burjuvazisinin ekseriyetinin desteğiyle Pinochet, doğmakta olan proleter ihtilali ezen askeri bir darbe başlatmıştır, işçi militanlar tutuklanmış, işkenceye maruz bırakılmış ve öldürülmüşlerdir.

İhtilalci komünistler, solcular ve anarşistlerden farklı olarak, siyasi rejimlere hiçbir zaman kayıtsız kalmazlar (faşizme, hanedanlığa, Bonapartizm’e, başkanlık sistemlerine, tüm kurumsal ayrımcılığa, doğrudan genel seçimle seçilmeyen bütün parlamenter organlara, devlet dinlerine, ve herhangi bir dine sübvansiyonda bulunulmasına karşıdırlar…). Demokratik hürriyetleri müdafaa eder ve genişletirler (tüm emekçiler için seçme hakkı, teşkilatlanma hakkı, dine karşı ifadeyi de kapsayacak şekilde ifade hürriyeti, grev hakkı, mahkemelerde eşitlik, vs.).

Siyasi iktidarı ele geçirmek için proletaryanın demokratik reformlara ihtiyacı vardır, fakat her türlü siyasi şekil için geçerli olduğu gibi bunlar sadece birer araçtır. (Friedrich Engels, « Lettre à Bernstein », 14 mart 1884, Engels & Marks, La Commune de 1871, 10-18, s. 161)

İşçi Enternasyonali’nin bölümlerinin (Alman SPD, Fransız PO, Amerikalı SPA, Rus POSDR…) Birinci Cihan Harbi’nden evvel ve Komünist Enternasyonal’in bölümlerinin (Fransız PC-SFIC, İtalyan PcdI, Alman KPD…) 1917 senesindeki Rus ihtilalinden sonra gösterdikleri gibi, ihtilalci bir işçi partisinin kendisini inşa etmek, kentlerdeki ve köylerdeki tüm emekçilere hitap etmek için, ihtilali hazırlamak için burjuva seçimlere iştirak etme hakkı ve ödevi vardır.

Bununla beraber, ihtilalci bir işçi partisi barışçıllık ve seçimlere dair yanılsama yaymaz.

Fransa’da 40 senedir elimizde olan silaha bir bakın, genel seçimler. Bu, size kesin olarak silahlı ihtilal çağrısı yapılacak günü işaret eder. (Friedrich Engels, « Lettre à Lafargue », 12 kasım 1892, Engels et Marks, La 3e République, Éditions sociales, s. 296)

Seçimler, birleşik işçi cephesinin alanı değildir

Sınıf mücadelesinde, ihtilalci komünistler işçi sınıfının birliği, tüm kitle teşkilatlarının burjuvaziye karşı bir cephe oluşturması için mücadele ederler.

Tüm işçi teşkilatlarına proleter birleşik cephesi temelli somut bir eylem programı sunuyoruz. Günümüzün vazifelerinin merkezine proletaryanın etkin öz müdafaasını koyuyoruz. Kuvvete karşı kuvvet! (Lev Troçki, « Manifeste des communistes internationalistes au prolétariat mondial », 9 mart 1934, Le Mouvement communiste en France, Minuit, s. 430)

Fakat ihtilalci teşkilat, ne geçici ortaklarını tenkit etmekten ne de kendi programını beyan etmekten geri duramaz. Bunun neticesi olarak, burjuva seçimlerde işçi birliği adına kendi adaylıklarından vazgeçemez.

Başkanlık seçimlerine birleşik işçi cephesinin adayını göstermek temel olarak hatalı bir fikirdir. İhtilalci partinin partizanlarını seferber etmekten ve kuvvetini seçimlerde tartmaktan vazgeçme hakkı yoktur. Partinin diğer tüm adaylara karşı çıkan bir aday göstermesi, hiçbir şekilde mücadelenin anlık hedefleri için başka teşkilatlarla anlaşmaya varmasına mani teşkil edemez. (Lev Troçki, « La révolution allemande et la bureaucratie stalinienne », 27 ocak 1932, Comment vaincre le fascisme, Buchet-Chastel, s. 163)

Şayet ihtilalci işçi partisi aday gösterebilecek vaziyette değilse, rey verebilecek ve vermek isteyen emekçilere burjuva partilere karşı işçi hareketinin diğer siyasi akımlarına rey verme çağrısında bulunabilir. Fakat bu asla sosyalizme doğru bir ilerleme beklediğinden olmaz.

ILP’nin kendisi aday göstermediği yerlerde İşçi Partisi adaylarının tümüne eleştirel bir destek vermesi gerekirdi… ILP’nin işçilere şunu söylemesi gerekir: “İşçi Partisi sizi yanıltacak ve size ihanet edecektir, fakat bize inanmıyorsunuz. Pekala, tüm tecrübelerinizde yanınızda olacağız, ancak hiçbir şekilde İşçi Partisi programıyla tanımlanmayacağız”. (Lev Troçki, « Entretien sur l’ILP », kasım 1935, Œuvres c.7, EDI, 1980, s. 137-138)

Her durumda, eylem için birleşik işçi cephesi sandıkta ve ismi sol birlik, çoğul sol, sol cephe halk birliği veya başka bir şey olsun burjuva hükumette halk cephesiyle tam anlamda zıt düşer.

“Sol kuvvetlerin” birliği daima sınıf işbirliğini kamufle etmeye yarar

Kapitalizm kapsamında demokrasi aldatmacasına, burjuvazi için tüm “milletin” birliği ve buna ilaveten “sol” ile “sağ” arasındaki sahte muhalefeti eklemek gerekir.

Taubira, Jadot ve Montebourg her şeyden evvel burjuva adaylardır. Montebourg PS partisini bir kapitalist olmak için terk etmiştir. Jadot, işçi hareketi haricinde doğan ve burjuva siyaset dünyasına İrlanda, Avusturya ve Almanya’daki kardeş partileri gibi yerleşen bir partinin mensubudur. Taubira, 2012 ila 2016 senelerinde, iş hukukunu zayıflatan, kamu sağlık ile tahsil hizmetlerini bozan ve Afrika’da askeri müdahalelerde bulunan Hollande dönemi hükumetlerine iştirak etmiştir. 2002 ila 2012 senelerinde PRG partisinde başkan muavinliği yapmakla kalmamış, 1993 senesinde denizaşırı Guyane bölgesi milletvekili olarak (LR partisinin atası olan RPR mensubu) Balladur hükumetinin vazifeye başlamasına teyit reyi vermiştir. Bunun devamı olarak, burjuva devletin baskı aygıtını müdafaa etmektedir.

Kuvvetli devlet ihtiyacını iyi biliyorum, devletin temel vazifelerinin yerine getirilmesi lüzumunu iyi biliyorum. (Christiane Taubira, Lyon’da adaylık beyanı, 15 ocak)

PS-SFIO’nun 1914 senesinde kutsal birlik hükumetine iştirak etmesinden ve PCF tarafından 1935 senesinde Radikal Parti ile ittifakın kabul edilmesinden beri, burjuvazinin siyasi temsilcileri ile bu blokların sadece burjuva devlet ve kapitalizmin müdafaası çerçevesinde kurulabilecekleri ispat edilmiştir.

Halk cephesi siyasetini haklı göstermek için proletarya ile küçük burjuvazinin ittifakının gerekliliğinden bahsedilmiştir. Bundan daha ayıp bir yalan hayal etmek imkânsızdır! Radikal Parti, büyük burjuvazinin menfaatlerini ifade etmektedir, küçük burjuvazinin değil. Tabiatı gereği, emperyalizm tarafından küçük burjuvazinin sömürülmesinin siyasi aygıtını temsil etmektedir. Netice itibariyle, Radikal Parti ile bir ittifak küçük burjuvaziyle bir ittifak değil, aksine onun sömürücüleri ile bir ittifaktır. (Lev Troçki, « L’heure de la décision approche », 18 aralık 1938, Le Mouvement communiste en France, Minuit, s. 603)

Bu, PS-SFIO ve PCF partilerinin 1945 senesinde emekçileri silahsızlaştıran, devletin baskı aygıtını sağlamlaştıran, Fransız kapitalizmini tekrar ayağa kaldıran ve sömürgelerdeki halkları ezen de Gaulle’ün milli birlik hükumetine iştirak etmeleriyle teyit edilmiştir.

Mélenchon, Hidalgo ve Roussel, 1970 ila 1980’li senelerin sol birliği şeflerinin yani Mitterand ve Marchais’nin öğrencileri olduklarını kabul ederler. Bu adaylar, general de Gaulle’e hayranlıkta Macron, Pécresse Le Pen ve Zemmour ile yarışmaktadırlar.

İstiklale olan bağlılığı, ki buna görünüşte son derece güçlü kuvvetlere karşı duruşu da dahildir, bir örnek teşkil etmesi gereken asilik şeklidir. (Jean-Luc Mélenchon, Le Monde moderne, 10 haziran 2020)

Her ne kadar Mélenchon, Hidalgo ve Roussel haklı olarak Jadot, Taubira ve Montebourg lehine adaylıklarını geri çekmeyi reddetseler de, yarın onlar ile beraber iktidar olmak için el uzatmaktadırlar.

Şayet ikinci tura erişirsem, bir ekseriyete iştirak etmek ve hükumet kurmak isteyenlerden benimle diyaloğa girmelerini isteyeceğim. (Jean-Luc Mélenchon, Nantes ketindeki parfümlü mitingdeki konuşma, 16 ocak)

Bu şekilde, burjuva ordu ile polisi müdafaalarından anlaşılacağı sekilde olduğu gibi, işçi sınıfına ihanet edeceklerini beyan etmektedirler.

Radikal Parti’nin cesedi ile birlik yapan “Troçkistler” mi?

Sosyal demokratların burjuvaziyle gerek maskeli, gerekse açık koalisyonuna karşı komünistler tüm emekçilerin birleşik cephesi ile tüm işçi partilerinin ekonomik ve siyasi koalisyonunu müdafaa ederler. (Komünist Enternasyonal’in 4. kongresi, «Taktik mevzusunda karar, kasım 1922, Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresi, s. 138)

CGT’nin, SUD’ün ve FSU’nün sendikal bürokratları gibi, onlara bağlı olan merkezci Kazib, Arthaud ve Poutou, burjuvazinin terimlerini kabul etmektedirler, yani “siyasetin” “sağ” ve “sol” arasındaki ihtilaf alanı olduğunu. Hepsi kendisini “ihtilalci” olarak göstermektedir, tıpkı LFI ve PCF ile şovenizm yarışına girmiş POI ve onun varyantı POID gibi. (Sanki “kötü” reformistlermiş gibi) Hidalgo ile Roussel’e karşı, aynı zamanda (“bölücüler” olarak gördükleri) Poutou, Arthaud, ve Kazib’e karşı Mélenchon için kampanya yürüten POI, Ensemble (yani beraber), GR, Révolution, CLAIRE-NPA gibi tek boynuzlu atlara (“İyi” reformistlere) inananların kendilerini “Troçkist” ilan etmeleri gibi.

Poutou ve Arthaud’ya karşı Kazib’i aday göstermeye çalışan CCR-RP, yeni gibi görünmektedir. İşin aslında, kökeni 1957 senesinde milliyetçi burjuva bir partiye, yani albay Perón’un Adalet Harketi’ne katılan Arjantinli eski bir revizyonist akıma (Morenizm) dayanmaktadır.

Arjantinli PTS ve Fransız CCR-RP’nin atası olan Nahuel Moreno’nun mecmuası, “general Perón’un disiplini altında ihtilalci işçi Peronizminin organı”olduğunu ilan etmiştir.

LO, aynı vakitte ortaya çıkmış olan ve 1935 senesinden beri burjuvazisiyle ittifak yanlısı olan Stalinist PCF’e intibak sürecinden doğmuş Fransız revizyonist bir gruptan (Hardyciler) gelmektedir.

NPA’nın yönetimi de aynı dönemde küresel Stalinizme bağımlı olmuş ve burjuva Cezayir devletinin ilk başkanına yani Ben Bella’ya bir danışman (Pablo) sağlayacak kadar burjuva milliyetçiliğe bağımlı hale gelmiş beynelmilel revizyonist bir akımdan gelmektedir (Pablizm-Mandelizm).

1981 senesinden beri, LO ile (NPA’nın atası olan) LCR, birçok kez ihtiyar Radikal Parti’nin kalıntılarının veya yeni çevreci partilerin bulunduğu “sola” rey verme çağrısında bulunmuşlardır. LO, polis memurlarını emekçiler olarak göstermektedir. LCR, işi 2002 senesinde Chirac’a rey verme çağrısında bulunacak kadar ileriye götürmüştür. LO ile LCR-NPA partileri, burjuva oluşumlarla (MRC, PRG, EELV…) seçim ittifakı da kurmuşlardır.

2088 senesinin belediye seçimlerinin ilk turunda LO, halk cephesi türünde ittifaklara (Belfort, Bourges, Compiègne, Ivry, La Courneuve, Lanester, Limeil-Brévannes, Marseille, Nogent, Noisy, Saint-Denis, Saint-Fons, Sartrouville, Saint-Ouen, Saint-Quentin, Vandoeuvre, Vénissieux, Vierzon, Villejuif, Vitry…) iştirak etmiştir. Ve ikinci turda başkalarına katılmıştır.

Merkezcilerin belirleyici zamanlarda başkalarını hazırlayan boyun eğişleri, eylül 1917 isyanını tertip edenle, Kızıl Ordu’nun yöneticisiyle ve 4. Enternasyonal’in kurucusuyla hiçbir alakası yoktur.

4. Enternasyonal’in proletaryanın geleneksel teşkilatlarına yönelttiği can alıcı suçlama, burjuvazinin siyasi yarı cesedinden ayrılmak istemiyor olmalarıdır. (Lev Troçki, L’Agonie du capitalisme et les tâches de la 4e Internationale, 1938, GMI, s. 28)

Sınıf bağımsızlığı için

Sınıflar, var oluşlarını her geçen gün ispat etmektedirler, kimse “sol” ve “sağın” ne olduğunu hiçbir zaman izah edememiştir ve kimse “sol” ve “sağ” arasındaki hududu çizememiştir. Hakiki mücadele sınıflar arasındandır. Halk cephesi, solun birliği, halk birliği, vs. bunu gizler ve proletaryanın sınıf mücadelesine engel teşkil eder.

Bize, hakiki, ihtilalci bir mücadele birliği lazımdır: faşizme direnmek, var oluş hakkımızı müdafaa etmek, burjuvazinin baskınlığına karşı tavizsizce mücadele etmek, iktidarı ele geçirmek, proletaryanın diktatörlüğü, işçi devleti, Avrupa Sovyetler Birliği, küresel sosyalist cumhuriyet için. (Lev Trotsky, « Manifeste des communistes internationalistes au prolétariat mondial », 9 mart 1934, Le Mouvement communiste en France, Minuit, s. 428)

  • Burjuvazi ile ilişkiler kesilsin! Onun siyasi temsilcilerine (Zemmour, Le Pen, Pécresse, Macron, Taubira, Jadot…) ne ilk turda, ne ikinci turda tek bir rey bile verilmesin!
  • Burjuva seçimleri, emekçilerin talepleriyle onları söküp alacak proleter yöntemleri duyurmak için kullanalım!
  • Emekçilerin öz müdafaası sağlansın! İşçi hükumeti! Sosyalist Avrupa Birleşik Devletleri!
  • İhtilalci işçi enternasyonali kapsamında hakiki bir komünist parti kurulsun!

18 ocak 2022, GMI