İsrail, sömürgeci ve yayılmacı bir devlet olduğundan Filistin Araplarına karşı devamlı bir savaş uygulamaktadır.
Silahların eşitsizliği, kayıpların orantısızlığı hangi olay bahane olursa olsun kimin saldırdığını ve zulüm yaptığını gösterir. Barbar saldırıları sırasında İsrail hükûmeti ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya gibi kapitalist güçlerin desteğini bulmaktadır. Bu güçler sadece “İsrail’in kendisini koruma hakkını” görmektedirler. İşin aslında Filistinliler kendilerini sömürgeciliğe ve yayılmacılığa karşı son derece düşük imkânlarla 70 yıldır korumaya çalışmaktadır.
Emekçi ve genç Filistinliler sözde bir Arap ya da Müslüman camiasına güvenemezler çünkü tüm komşu burjuvaziler onlara ihanet etmiştir ya da edecektir. İsrail’in İslamcıları desteklediği bir sırada 1970 yılında Ürdün monarşisi ve 1976 senesinde Suriyeli milliyetçi Baas rejimi Filistin Kurtuluş Örgütünün başını çektiği Filistin direnişini ezmiştir. Körfez saltanatlarının tamamında Filistinli emekçiler diğer gurbetçiler gibi aşırı derecede sömürülmektedir. Lübnan, Suriye ve Ürdün’de Filistinliler kamplara kapatılmışlardır. Hamaney ve Ruhani’nin İranlı İslamcı rejimi devrimcileri katletmiş, kendi ulusal azınlıklarını ezmiş ve 2013 yılından beri kendi çıkarları doğrultusunda ve Filistinlilerin kaderi bir sorun teşkil etmeden Amerikan emperyalizmi ile yakınlaşmaya başlamıştır. Erdoğan’ın İslamcı Türk hükûmeti 1 Mayısı bastırmakta, binlerce devrimci militanı hapse atmakta ve Kürt halkını ezmektedir. İslamcı başkan Mursi İsrail’i tanımıştı, mareşal Sisi ise Gazze’nin ablukasına iştirak etmekte, kendi halkını bastırmakta ve hapishanelerinde 1000 ilâ 2000 genç devrimciyi mahpus tutmaktadır.
Basra Körfezinin Selefîci saltanatlarının, İran’ın Ayetullahlarının ve Hamas’ın liderlerinin ortak özelliği kendilerini zenginleştirmede, kadınlara ve gençlere baskı uygulamada, sendikalar ile grevleri yasaklamada ve özel mülkiyeti korumada siyonizm ve emperyalizmlere karşı mücadele etmekten çok daha etkili olmalarıdır.
Filistinliler kendilerini korumak için sadece küresel işçi sınıfına güvenebilirler. Emekçiler ve sosyalizm adına mücadele eden tüm örgütler aşağıdaki unsurları şart koşmalıdır:
Gazze’nin bombalanmasının ve Gazze ile Batı Şeria’daki askerî operasyonların derhal durdurulması! Gazze ile Batı Şeria ablukasının derhal kaldırılması! Filistinlilerin tüm dünyada serbest dolaşımı!
Apartheid duvarının yıkılması! Tüm Filistinli mahpusların serbest bırakılması! Mültecilerin ve çocuklarının geri dönme hakkı!
İsrail’e hiçbir silah gönderilmemesi ve askerî yardımda bulunulmaması! Emperyalist birliklerin Afganistan, Lübnan ve Irak’tan ayrılması, Amerikan donanmasının Akdeniz’den ve Hint Okyanusundan ayrılması, tüm Batı Asya’da emperyalist üslerin kapatılmaları!
Filistin burjuvazisi, kâh Pan-Arapçı (El-Fetih), kâh İslamcı (Hamas) olsun, Filistin’in kurtuluşunu sağlayamaz çünkü özel mülkiyetin sorgulanmasına yol açacak kentlerde ve kırsal bölgelerin emekçilerinin seferberliği yerine daima komşu burjuva devletlerle işbirliğini tercih etmiştir. Filistin burjuvazisi, tüm Arapların ya da Müslümanların yanıltıcı birliğine çağrı yaparak bölgenin ve emperyalist ülkelerin işçi sınıfıyla temas edememiştir.
Filistinli Arapların kurtuluşunu sadece işçi sınıfı sağlayabilir. Bu rolü oynayabilmek için emekçiler milli, etnik ya da dini farkları gözetmeden birleşmelidir. Eğer devrimci işçi partileri bu amaca ulaşabilirlerse, tüm bölgedeki sosyal devrim ateistlerin, Hristiyanların, Müslümanların, Arapların ve Yahudilerin beraber yaşayabilecekleri bir Filistin kurar. Birleşmiş Filistin’in işçi ve çiftçi hükûmeti sadece emperyalizmin Orta Doğudaki aracı olan ırkçı, savaşçı, yayılmacı ve sömürgeci devletin yıkıntıları üzerine kurulabilir. Emekçi şuralarının gücünün ifadesi olan işçi ve çiftçi hükûmeti sömürgecilik zamanından kalmış hudutları yıkacak ve Orta Doğunun sosyalist federasyonunun perspektifini açacaktır. Tüm ülkelerin proleterleri, birleşin!
Marksist Enternasyonalist Grup