“Rejim” ve dışa bağımlı kapitalizm
Fransız devleti tarafından sürdürülen uzun ve kanlı bir harbin ardından Cezayir’in bağımsızlığını elde ettiğinde, Tunus ve Fas’a göre sayıları çok az olan Müslüman dinî sınıf ile yerel burjuvazi ve onların siyasî kolu olan milliyetçi hareketin aygıtı FLN (millî kurtuluş cephesi), çoğu silahlanmış işçi ve fakir köylülerin karışık bir şekilde arzu ettikleri sosyal devrime mani olmak istemişlerdir. 1961 senesinden itibaren Fransız ordusuna karşı savaşmamış olan ve Mısır ile SSCB tarafından teçhizatlandırılan Huari Bumedyen’in “hudut ordusu” devlet aygıtını ele geçirip kitleleri silahsızlandırmıştı. Yahudiler ve Avrupa kökenliler (ki tam anlamıyla Fransız’dan çok İspanyol ve İtalyan idiler) ülkeyi terk etmişlerdir, bu da teknik kısmının Gizli Ordu Örgütü (OAS) faşistleri tarafından büyük ölçüde tahrip edilmiş olan üretici güçleri zayıflatmıştır.
Hiçbir işçi teşkilatı iktidara FLN tarafından el konulmasına karşı çıkmamıştır: uzun süre bağımsızlığa karşı çıkmış olan Stalinci CKP’ye Kremlin bürokrasisinin verdiği talimat, herhangi bir sosyal ihtilale mani olmak, FLN rejimine destek olmak ve yeni burjuva devletin SSCB’ye müttefik olması yönünde baskı uygulamakla yetinmek yönünde olmuştur. 4. Enternasyonal’in imhasından türeyen iki bölüm (Pablo ile Mendel’in ES’si ile Hansen, Lambert ve Healy’nin EK’sı) daima bağımsızlık yönünde tavır almışlardır, halbuki Fransız VO (İşçilerin Sesi) grubu bu tavrı sadece 1958 senesinde benimsemiştir. Fransız PCI teşkilatının iki fraksiyonu ile FCL (Komünist Özgülükçü Federasyon, anarşist eğilimli) bu yüzden Fransa devleti tarafından baskı görmüştür. Ancak “Troçkist” olduklarını iddia etmekle beraber, 4EEK (CIQI, 4. Enternasyonalin Enternasyonal Komitesi) ile 4EES (SIQI, 4. Enternasyonalin Enternasyonal Sekreteryası) sürekli devrim stratejisine karşıt ve 4. Enternasyonalin programına yabancı “emperyalizm karşıtı birleşik cepheye” katılmışlardır. Pratikte bu, bu iki akımın burjuva ve dinci milliyetçiliğe boyun eğdikleri anlamına gelir: birincisi MNA’ya (Cezayir Ulusal Hareketi, ki günümüzün Cezayirli PT ve COSI teşkilatları MNA’dan gelirler), ikincisi ise FLN’e (ki PST bu teşkilattan ortaya çıkmıştır). 1961 senesinde bu fraksiyonun en önemli yöneticisi (Pablo olarak bilinen Michel Raptis) başbakan Ahmed bin Bella’nın danışmanı bile olmuştur. 2010 ve 2018 senelerinde bahsedilen birinci akım (Daniel Gluckstein tarafından yönetilen EITP, Emekçilerin Uluslararası Birliği) enternasyonal konferanslarını Cezayir’de (başkent) UGTA sendikasının yardımı ve askerî rejimin işbirliği ile tertip etmiştir.
Eylül 1962 tarihinde Ulusal Kurucu Meclis tarafından iktidara getirildikten sonra bin Bella panarapçı ve “sosyalist” bir söylem kullanmış, büyük boş tarım alanlarında (ekili alanların% 30’u) özyönetimi onaylamış ve Kastro ile Gevara’nın Üçüncü Dünya konferansına ev sahipliği yapmıştır. Anayasa Kurucu Meclis tarafından 28 ağustos 1963 tarihinde kabul edilmiş ve 8 eylül tarihinde referandum vasıtasıyla onaylanmıştır (5,2 milyon evet oyu, 100000 hayır oyu). Rejim, kulislerde Fransız devleti ile işbirliği yapmıştır. CKP kasım 1962’de yasaklanmıştır (PAGS, Sosyalist Öncülerin Partisi ismiyle yeniden doğacaktır). Ocak 1963 tarihinde UGTA sendikasını devlet aygıtına dahil etmiştir. Ağustos 1963 tarihinde FLN’in bölünmesinden ortaya çıkan Mohamed Budiaf’ın PRS (Sosyalist İhtilal Partisini) yasaklamıştır. Berberilerin yaşadığı bölge için özerkliği reddetmiştir, ki bu FLN’de bölünmeye yol açmıştır (Hocine Ait Ahmed’in FFS’i (Sosyalist Güçler Cephesi)) ve bu teşkilat ekim 1963 tarihinde bastırılmıştır.
Durum istikrar kazandığında, Bumedyen’in ve onun muavini Abdülaziz Buteflika’nın genelkurmayı ocak 1965 tarihinde bin Bella’yı ve onun “kızıl ayaklarını”, yani saf bir şekilde Cezayir’de sosyalizmin kurulmasına yardım edebileceklerini düşünen ecnebi militanları saf dışı bırakmıştır. Kapitalist sınıf bundan itibaren ordunun zirvesine sıkı sıkıya bağlı olmuştur. Tek parti olan FLN orduya siyasî örtü görevi görmüş ve bağımsızlık için mücadelesinde her şeyi kendisi yapmış olduğu hikayesini yaymaya başlamıştır. Cezayir kapitalizminin birikim yapma oranı düşüktür. Dışa bağımlı kalmıştır ve gelişmesi, halk mücadelesinin Fransız emperyalist burjuvazisinden el koyduğu gelire kendisinin el koymasıyla dünya kapitalizminin asalağı olarak mümkün olmuştur. Günümüzde petrol ve doğal gaz ihracatı Cezayir’in dış gelirlerinin %95’ini ve devlet bütçesinin %60’ını oluşturmaktadır.
Sosyal hoşnutsuzluktan korunmak için, baskın sınıf temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarında tavizlerde bulunmuş ve dönemin burjuva Arap rejimlerinin ekseriyeti gibi milliyetçilik ile git gide daha fazla olarak dinden dem vurmuştur. Böylece 1984 senesinde aile ile ilgili kanunları şeriat temelinde gözden geçirmiştir.
1988 senesinde gençlik başkaldırdığında, asker ve polis rejimi bunu ezmiştir. 1991 senesinin hür seçimleri cami ağına dayalı en önemli muhalefet gücünün yani FIS’in (İslami Selamet Cephesi) zaferiyle sonuçlanmıştır. Rejim seçimleri iptal etmiş ve ceremesini halkın çekeceği bir iç savaş başlatmıştır. Le Monde gazetesine göre ölülerin sayısı 100000 civarındadır. 1995 senesinde PT, Cezayir İnsan Hakları Derneği, FLN, FFS, MDA, İslami yeniden doğuş yani Nahda hareketi ve FIS ile tamamen kapitalizm ve burjuva devlet çerçevesinde kalan Sant’Egidio platformunu (Roma sözleşmesi olarak da bilinir) imzalamıştır. Hatırı sayılır boyuttaki tek işçi teşkilatı olan Louisa Hanoune’un yönettiği PT’nin (Emekçiler Partisi) destek verdiği burjuva partiler hep beraber enternasyonalleşmeye karşı çıkmışlar (F bölümü), Anayasa’ya saygı duyulması çağrısı yapmışlar (E bölümü) ve “İslam prensiplerinden” geldiklerini ifade etmişlerdir (A bölümü).
Ordu, birçok adayın katıldığı cumhurbaşkanlığı seçimleri tertip etmiştir. 2001 senesinde Berberiler isyan etmişler ancak millî birlik adına PT’nin de desteğiyle rejim tarafından bastırılmışlardır.
Hirak, devrimci bir kriz oluşturmuştur
Yıllardır görülmemiş bir büyüklükteki 2019 gösterileri erkek ve kadınları, genç ve ihtiyarları birleştirmiştir. Onlar, yönetici kliğin tümünden kurtulmak istemektedirler. PT ile PST, kitleleri bu yöne yöneltmek yerine burjuvaziye Kurucu Meclis imdat çözümünü açmaktadırlar.
Kurucu meclis gündemdedir… Oligarşi tarafından ezilen iş adamları için yer açıktır… Vatandaşların başkaldırısında, millî devleti muhafaza etme isteği mevcuttur. (Louisa Hanoune, TSA, 4 mart 2019)
Kurucu Meclis, Tunus’da [bkz. Révolution communiste n° 3, 27] ve Mısır’da [bkz. Révolution communiste n° 2, 3, 8] kitleleri felç etmeye yaramıştır.
Sadece çoğunluğun kararıyla, parlamenter yollarla sosyalizmi kuracağını iddia eden bir plan vardır. Bu pembe hayal, burjuva ihtilalin tarihi tecrübesini dikkate bile almamaktadır, proleter devrimin kendine has tabiatından bahsetmeyelim bile. (Rosa Lüksemburg, Milli meclis mi, şûraların hükumeti mi?, 17 aralık 1918)
Halkın seferberliği 5. dönem teşebbüsünü başarısızlığa uğratmıştır. Cezayir ordusunun lideri ve savunma bakan muavini general Ahmed Gaid Salah, halkın nefret ettiği ve kendisinin orta direğini oluşturduğu rejimi kurtarmak için Buteflika’yı 2 nisan tarihinde istifa ettirmiştir. Senato başkanı olan Abdülkadir bin Salih geçici olarak 3 aylığına cumhurbaşkanı olmuştur (ve hâlâ bu makamdadır).
Ancak göstericiler seferberliğe devam etmekte ve Salah ile tüm destekçilerine git gide daha açık bir şekilde karşı çıkmaktadırlar. Böylece UGTA sendikasında, tamamen sermaye hükumetlerine tabi yönetime karşı öfke teşkilatlanmaya başlamıştır. Genel sekreter Sidi Said’in görevden azledilmesini talep eden bir imza kampanyası 1 milyon imzaya ulaşmış, Cezayir başkentinde UGTA binasının önünde tertip edilen gösteriler 1 mayıs tarihinde binlerce göstericilerin “Sidi Said defol! Sidi Said mafyanın bir parçasıdır! UGTA’ya özgürlük!” sloganları attıkları bir gösteriyle zirve yapmıştır.
Kendisine sahip olmadığı bir siyasî meşruiyet kazandırabilmek için rejim, burjuva politik güçlerin çoğunluğunun (RND, FLN, FDJ, MSP, Talaie El Houriat…) mevcut olduğu bir “Diyalog ve Arabuluculuk Paneli” oluşturmuştur. Aynı şekilde, Cezayir kitlelerinin baskısı altında ve onların öfkesini yönlendirebilmek için Abdülaziz Buteflika ile ilişkili kapitalistleri (“oligarşi mensupları”) ve aralarında Said Buteflika, Ahmed Ouyahia ve Abdelmalek Sellal’in bulunduğu bazı eski devlet adamlarını hapse atmıştır.
Aynı zamanda, Louisa Hanoune [bkz. Révolution communiste n° 35], Lakhdar Bouregaa, Karim Tabbou… gibi harekete destek olan önemli kişilere baskı uygulamaktadır ve göstericileri, bilhassa Berberi bayrağını dalgalandıran göstericileri bastırmaya başlamıştır. Salah Dabouz, 9 eylül tarihinde Gardaya’da kar maskeli bir adam tarafından saldırıya uğramıştır.
Siyasî kriz, kısmen rejimin hareket kabiliyetini kısıtlayan petrol ile gazın fiyatlarının düşmesinden beslenmektedir. Askerler tarafından yapılan şirketlerin asalak yöneticilerinin tasfiyesi, ekonomik durumu kötüleştiren bir düzensizlik yaratmıştır.
Kendilerini özel girişimciliğin bayrak gemisi olarak sunmaktan hoşlanan holdingler sallanmaya başlamışlardır, bazıları devlet siparişlerinin donmasına maruz kalmışlardır, bazıları da hakimlere kurban gitmiştir. (Le Monde, 7 eylül 2019)
Yozlaşmışların temizlenmesinin etkili olması için işçilerin ve maaşlı çalışanların müdahalesi gerekir ki üretim araçlarını ele alsınlar, halkın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yönlendirsinler (Cezayir tükettiğinin büyük bir kısmını ithal etmektedir), herkesin çalışmasını sağlasınlar (gençlerin %26’sı, kadınların %20’si işsizdir). Proletaryanın iktidara gelmesi gereklidir, ve tabii ki genelkurmay buna mani olmak istemektedir, tüm burjuvazinin de en korktuğu şey budur.
Yaz mevsimi boyunca gösteriler azalmış ama maaşlar için yapılan birçok grev şirketleri etkilemiş, su, konut, işsizlik, elektrik kesintileri, ve satın alma gücü meseleleri için yollar barikatlarla kesilmiştir. Bumerdes ve Bejaya vilayetlerinde arabulucu “paneller” kovulmuştur.
Burjuva bir çözüm arayışı
Cezayir siyasî sahnesinde İki grup politik güç (Demokratik Alternatif Güçleri ile Değişim Güçleri) istikrara dönüş, üretim araçlarının özel mülkiyetini ve bunu garantileyen burjuva devleti muhafaza etmek için aşamalı olarak ortaya çıkmıştır. Tek farkları bunu gerçekleştirme yöntemidir. Emekçilerin hükumetine, proleter devrime yolu açmayı reddettikleri için bu koalisyonlar, askerlerin etrafında toplanan gerici güçlerin kitlelerin hareketinin gücüne rağmen ilerlemesine imkân sağlamaktadırlar.
Bir yandan “Demokratik Alternatif Güçleri”, FLN’den gelen küçük bir burjuva partiden (UCP), Cezayir İnsan Haklarını Koruma Derneği’nden, Berberi milliyetçi partilerinden (RCD, FFS), Stalinciliğin döküntülerinden (MDS, PLD) ve 4. Enternasyonalin programının revize edilmesinden ortaya çıkmış neredeyse reformist olan teşkilatlardan (PT, PST) oluşmaktadır. Halk cephesine benzeyen bu blok, barışçılıktan dem vurmakta ve Kurucu Meclis’ten medet ummaktadır.
Halkın egemenliği ile demokratik bir alternatif için mücadele eden ve siyasî partilerden, önemli kişilerden ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bizler, Cezayir’de 26 haziran 2019 tarihinde toplandık; Cezayir halkının otoriter rejimin radikal değişimini barışçıl bir şekilde dayatmadaki kararlılığını ve bu yöndeki seferberliğini selamlıyoruz. Halkın ezici çoğunluğunun demokratik ve sosyal isteklerini dikkate alacak egemen bir Kurucu Meclis süreci kurmak için halk hareketinin barışçıl, birleşik ve millî karakterini koruma gereğinin altını çizdik. (El Vatan, 26 haziran 2019)
Genelkurmayın emrinde ordu olduğuna göre ve eğer kitleler silahsızsa, kararları kim alacaktır?
Diğer kutup yani “Değişim Güçleri”, burjuvazinin partilerinin ekseriyetinden oluşmaktadır: İslamcı partiler (FJD, El Binaa, MSP) ile FLN’den gelen akım (FLN, RND; UFDS, Talaie El Houriat). Bu koalisyon cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasından yana tavır almıştır.
23 haziran tarihinde, yönetiminin Buteflika’yı sonuna kadar desteklemiş olduğu UGTA sendikası kongresini tertip etmiştir. Daha doğrusu bürokrasi toplanıp hakiki bir sendikal tartışma ve karar alma ortamının sağlanmasına mani olmuşlardır: özenle seçilmiş 500 delege toplanmıştır çünkü Bejaya, Uargla, Tlemsen, Saida ve Tizi Uzu vilayetleri ile resmî olarak muhalif olmayan vilayetlerde birçok federasyon gibi ulusal konseyin 161 mensubunun 100’ü Sidi Said’in yönetimine ve kongrenin düzenleniş şartlarına karşı çıkmaktaydılar.
Bürokratlar, ayrılışını ve kendisinden sonra geleceği tertip etmiş olan Sidi Said’i sevgiyle selamlamışlardır (basına göre UGTA’nın hesabında 34 milyar kuruşluk bir eksik bulunmuştur): eski bir PT milletvekili olan Salim Labatcha’yı genel sekreter olarak kabul etmişlerdir. UGTA sendikasının yeni genel sekreteri ihtilale karşı duyduğu nefret ve burjuva devletin copuna duyduğu aşkı saklamakta güçlük çekmektedir. Oligarşinin bazı mensupları ile, bilhassa Baha Eddin Tliba ile olan yakınlığıyla tanınmaktadır. %100 özelleştirilmiş bir sektör olan olan gıda sektörü federasyonunun başındayken sendikacıları askıya almakla ve kalan sendikal bölümleri lağvetmekle kendini tanıtmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin düzenlenmesini savunmaktadır.
En kısa zamanda cumhurbaşkanlığı seçimini tertip etmek gerekir… Demokratik bir şekilde seçilen bir başkan ile meşru bir hükumet gecikmiş meseleler hakkında karar almaya imkân tanıyacaktır. (Salim Labatcha, EBourse, 1 ağustos 2019)
Burjuvazinin çoğunluk fraksiyonunun isteklerine uygun olarak, 2 eylül tarihinde, ülkenin güneyinde birlikleri ziyaret ettiği sırada Salah, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle son bulacak sürecin 15 eylül tarihinde adaylık dosyalarının sunulması ve kampanyaların başlamasıyla hayata geçeceğini açıklamıştır. Generale göre bu seçim 12 aralık tarihinde yapılacaktır.
Hirak’ın zaferi için, sosyal ihtilal için
3 eylül tarihinde “defolun!” sloganları atan üniversite öğrencilerinin gösterisi millî meclisi kuşatmıştır. Genel grev fikri daha çok kabul göremeye başlamıştır. 25 eylül tarihinde, askerî bir mahkeme Hanoune’u 15 sene hapis cezasına çarptırmıştır!
Polisin halkı korkutmak için aldığı önlemlere ve Cezayir başkentine giden yolların kapatılmasına rağmen 20 eylül cuma günkü gösteri devasa boyutlara ulaşmıştır.
Bu 31. meydan okuma, kendini ispat etme ve hatta tekrar diriliş cumasıydı. Dün, Cezayirliler önceki haftalara göre çok daha büyük sayılarda toplanmışlardı, ki bu önceki gösteriler de yaz mevsimine göre seferberliğin arttığına işaret ediyorlardı. Başkentte bir defa daha “sistemin” iktidardan gitmesi için ve sürmekte olan seçim sürecine karşı yürüdüler. (El Vatan, 21 eylül 2019)
Aynı gün, Mısır’da, daimi olağanüstü hale ve baskıya rağmen göstericiler Kahire’de, İskenderiye’de, Dimyat’ta, El Mahalla’da ve Süveyş’te Sisi’ye ve askerî rejime olan tepkilerini göstermişlerdir. Mısır’da, Cezayir’de olduğu gibi cesaret ve kararlılıkta hiçbir eksik yoktur.
Eksik olan, bu devrimci süreçte kentlerin ve kırsal kesimin emekçilerinin iktidarı için mücadeleyi yönetebilecek devrimci bir işçi partisidir. Böyle bir parti, tüm işçi teşkilatlarının (UGTA, CSA, PT…) burjuvaziyle, burjuvazinin tüm partileriyle, rejimiyle tüm ilişkilerini kesmelerini talep etmiş olurdu (Sudan’daki gibi liberal burjuvazinin orduyla geçiş süreci düzenlemesini kabul etmezdi!). İşçilerin, maaşlı çalışanların, öğrencilerin, fakir köylülerin, kadınların ve Berberilerin özyönetmlerini cesaretlendirir ve desteklerdi. Şimdiden, mahallelerde, üniversitelerde, boyun eğmemiş sendikal bölümlerde oluşan komiteler, mahalleler, vilayetler ve tüm ülke ölçeğinde birbirleriyle görüşmelidirler.
Gereken, mücadele eden kitlelerin temsil edilmeleridir, kurucu bir meclis değil. Kurucu meclis sloganı sadece hiçbir zaman özgür seçimlerle kurucu meclis olmamış ülkelerde ilericidir. Bu Cezayir’in durumu değildir, çünkü bu ülkede her ikisi de yer almıştır. Her durumda burjuva devletin Tunus’da olduğu gibi “egemen kurucu meclis” tarafından yamanmasından kaçınılması gerekir.
Acil demokratik ve sosyal taleplerin karşılık görmeleri için iktidarın kitlelere ait olması gerekir, burjuvaziye değil. Gelecek emekçi hükumetinin hayatta kalabilmesi için ihtilalin komşu ülkelere ve güney Avrupa ülkelerine yayılması gerekir, ki bunu orada bulunan Cezayir asıllı emekçilerin varlığı kolaylaştıracaktır.
Kahrolsun general Salah’ın rejimi ve iktidarı!
Burjuva hükumetle hiçbir diyaloğa girilmesin! Emekçileri müdafaa ettiklerini söyleyen parti ve sendikaların siyasî yöneticileri derhal bu hükumetle ve diğer burjuva güçlerle ilişkilerini kessinler! UGTA, maaşlı çalışanlar tarafından kontrol edilsin!
Louisa Hanoune’un cezası iptal edilsin! Tüm siyasî mahpuslara hürriyet! Göstericiler hakkında hiçbir yasal takip yapılmasın! Toplantı ve teşkilatlanma hakkına dokunulmasın! Basın ve tüm medyalar için özgürlük!
Rejim devrilene kadar genel grev! Gösteriler ile grevlerin özsavunması sağlansın!
Cumhurbaşkanlığı makamı lağvedilsin! Cezayir devletinin kolluk kuvvetleri (mesleki ordu, polis, gizli servisler) dağıtılsın!
Devlet laik olsun! Kadınlar için eşitlik! Berberilerin haklarına saygı gösterilsin ve bu ayrılma hakkına kadar gidebilir!
Firmalarda, fakültelerde, kentlerde, mahallelerde eylem komiteleri kurulsun! Delegeler seçilsin ve bu komiteler merkezi bir mücadele komitesinde merkezileştirilsin!
Herkes için iş ve ev! Büyük özel şirketler kamulaştırılsın!
İşçi ve köylü hükumeti! Mağrip Sosyalist Federasyonu kurulsun! Sosyalist Akdeniz Birleşik Devletleri kurulsun!