Bürokrasilere yardım eden sözde Troçkistler

Günümüzde CGT’nin yönetimi, Fransız emperyalizminin şubesidir (Troçki, Emperyalist düşüş döneminde sendikalar, ağustos 1940)

Sendikal bürokrasiler genel greve her zamankinden daha fazla karşı çıkmaktadırlar



6 nisan akşamında, “sendikalar birliği” toplanmıştır. Sendikal bürokrasilerin hakiki hedefi açıktır: ülkede “infilaka hazır bir vaziyete” mani olmak. Bunun neticesi olarak yanıltıcı olduğunu bildikleri Anayasa Konseyi’ne yaptıkları müracaata destek için 13 nisan perşembe günü için rutin “gösteriler ve grevler” (çoğul olarak) çağrısı yapma kararı alınmıştır.

Burjuva demokrasi sadece burjuvaziye hizmet edebilir (Troçki, “Komünist Manifesto’nun 90. senesi”, 30 ekim 1937)

Hiçbir şey olmamış gibi, sendikalar birliği en tecrübesiz emekçilerin dahi artık hiçbir şey beklemedikleri 12. bir eylem günü kararı almıştır. Macron-Borne-Darmanin hükumeti, 11. eylem gününde göstericilerin sayısının azaldığını gözlemlemişlerdir. Bu hükumet, ayrıca her ne kadar atık işlemesi sektörünün CGT’si Paris kentindeki temizlik işçilerini 13 nisanda tekrar eyleme çıkaracağını iddia etse de, diğerlerinden yalıtılmış bir şekilde bırakılan en mücadeleci sektörlerdeki tekrarlanabilir grevlerin hayal kırıklığı içinde sona erdiklerini de görmüştür.

Bu esnada, aynı sendikal aygıtlar pek ses çıkarmadan hükumet ile patronların temsilcileriyle Emeklilik Yönelim Konseyi’nde makamlarında görüşmeye devam etmekteydiler. CFDT, CGT ve FO sendikaları, patronlar ile bir puan sistemiyle 64 yaşında emekliliğe ayrılmayı teşvik eden tamamlayıcı Agirc-Arrco emeklilik rejimini beraberce yönetmektedirler.

Troçkist olduklarını iddia eden teşkilatlar, “kafi derecede verimli olmayan” eylem günlerini, referandum perspektifini ve Anayasa Konseyi’ne müracaatı biraz daha fazla tenkit etmişlerdir, fakat bu CGT, FO ve SUD bürokratlarının tekrar edebilir grevlerine daha iyi destek olmak için yapılmıştır… Günümüzde, onları takip etmeye devam edersek “zaferin yakın” olduğunu iddia ederek sendika şeflerinin siyasetinin hiçbir kötü etkisi olmadığına inandırmak için birbirlerinin ellerini nasıl tuttuklarını görmek çarpıcıdır.

Bu, Tito, Mao ve Kastro yanlısı kendi yöneticileri tarafından (Raptis-Pablo, Mandel-Germain, Hansen, Bressano-Moreno, Maitan, Barnes…) 1949 ila 1963 senelerinde 4. Enternasyonal’in tasfiye edilmesinden gelen ve türlü siyasi modaya intibak eden hareketçilik (Ensemble, NPA-B, RP, A&R…) için geçerlidir. Bu, aynı şekilde, 1953 ila 1967 senelerinde (hiçbir zaman 4. Enternasyonal mensubu olmamış) Barcia-Hardy tarafından şekillendirilen sadece Fransa’ya has ve Stalinciliğe kayan sektten gelen kasvetli ekonomizminin varyantları (LO, CR…) için de geçerlidir.

“Tekrar edilebilen grevleri yeniden başlatmak” taraftarı NUPES yanlısı NPA



Macron zaten kaybetmiştir… Grevi yükseltme ve tekrar edebilen grevleri yeniden başlatma imkânı birçok sektörde mevcuttur (temizlik, enerji, SNCF [Fransız demiryolları]…), ve bu önümüzdeki günlerde meydana gelebilir. Evvela sendikalar birliğinin çağrıda bulunduğu 13 nisan perşembe eylem ve gösteriler gününü başarıyla tamamlayarak. Sonrasında, 14 nisan cuma günü yani Anayasa Konseyi kararının açıklanacağı gün, grev mümkün olan en geniş şekilde devam ettirilmeli ve öğleden sonra mümkün olan her yerde, meydanlarda veya valilik önlerinde toplanmalarda bulunulmalı. (NPA-B, Milli Bildiri, 11 nisan)

RP’de CGT, FO ile SUD aygıtlarının tekrar edebilen grevlerini desteklemektedir

6 nisan seferberlik gününe iştirakin kitlesel olmasının ardından ne Anayasa Konseyi kararı, ne de muhtemel bir referandum hareket için bir çıkar yol teşkil edemez. Aksine, bu stratejiler çıkmaza götürürler ve hareketin tasfiyesine bahane oluşturabilirler. Laurent Berger’nin [CFDT şefi] açık bir şekilde sosyal hareketten çıkmayı hazırlaması ve CGT yönetiminin konumunun belirsiz olması bunu kuvvetlendirmektedir. Her ne kadar Sophie Binet [CGT şefi] yegane çıkar yolun bu reformun iptali olduğunu hâlâ söylese ve korunağa saklanmış bir hükumetten bahsetse de, 14 nisan sonrasında seferberliğin şu veya bu şekilde devam edeceğini iddia etmiştir. Bu beyan, soru işaretleri oluşturacak kadar fludur. Hareketin çelişkilerine rağmen, galip gelmek için yegane perspektif hâlâ seferberliktir, grevler vasıtasıyla bir kuvvet dengesi oluşturulmasından geçer. Bu, somut olarak günümüzde enerji ve rafineri sektörlerinde sürmekte olan tekrar edebilen grevleri mecburi işe dönüşe karşı müdafaa etmek icap ettiği ve aynı zamanda onları yaymak için bir plan inşa edilmesi gerektiği manasına gelir. Laurent Berger’den başlayarak sendikalar birliği bu stratejiyi taşımayı daima reddetmiştir. (Révolution Permanente sitesi, 8 nisan)

CR, “öfkenin bir seviye atlayabileceği için” 12. eylem gününü desteklemiştir

Emekçileri alışılagelmiş hor görmesi, Cumhurbaşkanının emek dünyasındaki çeşitli sektörlerde toplumsal kaynamaya işaret eden ve üzerine maaşlara dair birçok grev eklenen emeklilik mevzusunda üç aylık seferberliğe karşı rahatsızlığını saklayamamaktadır. Patronlar ve hükumet her şeyden çok bu kaynamanın yayılmasından çekinmektedirler. Çünkü grevin bu yayılması Macron’u geri çekilmeye itebilir. Paris kentinde temizlik işçilerinin grevinin tekrar başlayabileceğini iyi bilmektedir. Başka grevlerin bunu takip edebileceklerini iyi bilmektedir. Ve nüfusun ekseriyetinin hareketi hâlâ desteklediğini iyi bilmektedir. 14 nisan cuma günü, bu kanuna yeşil ışık yakma sırası Anayasa Konseyi’ndedir. Emekliliğe ayrılmış eski siyasetçilerden oluşan bu kurum hakkında hiçbir yanılsamaya düşülmemesi gerekir. Hatırlanması gerekir ki Konsey tarafından sansürlenen [yani iptal edilen] son kanun taslağı, Hollande hükumeti devrinde çok yüksek gelirleri %75 oranında vergilendirmek idi. Konsey, reformları kendisinden talep edildiğinde iptal etmektedir. Hareketin patronlar ve hükumet üzerinde kurmayı başaracağı baskı neticesinde Konsey “bilgeleri” belki ikincil iki veya üç unsuru iptal edeceklerdir, emekliliği yıkma taslağının uygulanması esnasında en kötü unsurlardan kaçınılabileceği fikrini yaymak için. Ve Laurent Berger BFM kanalında “Anayasa Konseyi’nin meşruiyetini sorgulamayacağını” beyan ederek bu tavra yedeklenmiştir … Fakat bizim hayatlarımızın değeri Cumhuriyet Anayasasından daha kıymetlidir! 13 nisan tarihinde grevlerde ve gösterilerde geçen perşembe gününden daha çok sayıda olmamız icap edecektir… Ve 14 nisan tarihinde buna devam edeceğiz! Şayet Macron ve Borne idrak etmemişlerse ve Konsey tarafından 49.3 maddesiyle [Parlamento tartışmalarını sonlandırarak] kabul ettirdikleri reformlarını teyit ettirirlerse, öfke bir seviye daha yükselebilir. Kanun geri çekilene dek! (Convergences révolutionnaires, NPA-C Başyazısı, 10 nisan)

LO, her eylem gününün “bizi kuvvetlendirdiğini” iddia etmektedir

Kanunun kabul edilmesiyle beraber, Macron ile Borne [Başbakan] işin bittiğini ve sayfayı çevirmek için birkaç günün kafi geleceğini zannetmişlerdi. Lakin seferberlik gösteri ardına gösteriyle devam etmektedir. Şimdi, bir yıpratma harbindeyiz, hükumet savaşçıların yorulmasını ummaktadır. Fakat iki sene daha çalışmanın bizi 12. bir eylem gününden çok daha fazla yoracağını düşünenlerimizin sayısı milyonlarcadır. Öfkeye gelince, bu eskimez, birikir… Uzun bir süre boyunca patronlar ile hükumet, bölünmüş ve bitik düşmüş emekçilerin kitlesel bir tepki gösteremeyeceklerine ikna olduklarından dolayı kanunlarını istedikleri gibi yazabileceklerini düşündüler. Hareketin bir kazanımı, cevap verebileceğimizi ve bize hürmet gösterilmesini sağlayabileceğimizi ispat etmiş olmamızdır. Kavga zor olduğunda bile mücadele edenlerin gururunu tekrar bulmuş olmamızdır. Her geçen ilave seferberlik günü bizi büyütmekte ve kuvvetlendirmektedir. Her bir grev ve gösteri emekçiler tarafından ileriye doğru atılan bir adımdır. Öyleyse 13 nisan perşembe günü mümkün olan en yüksek sayıda iştirak edelim! (Lutte ouvrière, Başyazı, 10 nisan)

Öz teşkilatlanma için ve sınıf işbirliğine karşı mücadele edebilecek ihtilalci bir komünist teşkilat inşa etmek icap eder

Her ne kadar hepsi Martinez (mart ayında kadar CGT genel sekreteri) ile Binet’den (nisan ayından beri CFG genel sektreteri) ziyade Berger’yi (CFDT genel sekreteri) hedef almak konusunda uzlaşmış olsa da, LO açıkça “sendikalar birliğini” desteklemekte, RP ise bu birliğin “stratejilerini” yetersiz bulmaktadır. İkiyüzlü terimler çok çeşitlidir ama hepsi aynı maksadı gütmektedir: boyun eğmenin üzerini örtmek. Bunlardan hiçbiri sendikalarda ve genel asamblelerde genel grev için en ufak bir mücadeleden bahsedemez. 31 mart tarihinde CGT’nin 53. milli kongresinde kimse genel grev lehine söz almamış gibi görünmektedir. Hiçbir merkezci teşkilat hareketin öz müdafaası için mücadele etmemektedir.

Hareket başarısız olursa, merkezciler ihanette bulunan yozlaşmış şefleri değil emekçileri suçlayacaktırlar. Sendika aygıtlarının muavinleri kâh reformist olsunlar (PS, PCF, LFI…) kâh merkezci (LO, NPA-B, CR, RP, POI…), ne iddia ederlerse etsinler 13 ila 14 nisan günlerinin neticesi Anayasa Konseyi’nin birkaç çekincesiyle sınırlı kalacaktır. Sendika şefleri bunun ardından 1 mayısa dek sembolik birkaç eylem çağrısında bulunacaklardır, 13. eylem günü ise 1 mayıs tarihine denk gelecek şekilde ayarlanacaktır.

Burjuvazi için, zafer Macron’u ve onunla beraber işçi sınıfıyla hesaplaşma taraftarlarını kuvvetlendirecektir. Seslerini yükselten hem Cumhurbaşkanı hem de onun içişleri bakanı Darmanin aynı şeyi hissetmektedirler. Sadece göstericilere karşı değil, “aşırı sol’a” karşı değil, sadece polisler ile değil, çünkü şimdiden RSA hak [işsizlik maaşı alamayan işsizlere verilen asgari aylık] sahiplerine karşı gelecek saldırı kendisini göstermektedir. Somut olarak bu, Renaissance (Macron’un partisi) ile LR’in (de Gaulle’cü parti) bir bölümüyle Fransız burjuvazisinin rakiplerine karşı şansını muhafaza etmek için gitgide daha gerici bir çizgide bir hükumet kurulmasına yol açabilir.

İşçi sınıfı için yeni bir mağlubiyetin neticelerini şimdiden değerlendirmek zordur. Büyük kitleler için gerileme ve moral kaybı olacaktır, en ilerlemiş unsurların ihtilalci komünistler ile bir siyasi bilanço çıkarma arayışlarının ne kadar gerçekleşeceği meçhuldür.

Ne olursa olsun, unutulmuş komünizm programına dayalı ihtilalci bir işçi partisi ve sendikalarda sınıf mücadelesi fraksiyonları kurulması elzemdir. Güncel dağılma ve karışıklık göz önüne alındığında bu yolun katedilmesi zor olacaktır, fakat ihtilali hazırlamak ve mağlubiyetler zincirini kırmak için başka bir yol yoktur.

Yöneticilere dair hakikati söylemek, onların iktidarının temellerini ölümcül bir biçimde baltalamak manasına gelir. Reformist bürokrasiye dair hakikati söylemek, onu kitlelerin şuurunda ezmek manasına gelir. Merkezcilere dair hakikati söylemek, emekçilere yardım etmektir. (Troçki, “Hakikat mecmuasının yazarlarına mektup”, 5 ağustos 1929)

11 nisan 2023